*Bu yazı, the New York Times’dan alınarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Bu yazının içeriğiyle ilgili Habit Gıda AŞ’nin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. bu yazı sadece bilgilendirme amaçlı olup, İngilizceden Türkçeye çevrilmiş olup, hiçbir şekilde sağlık tavsiyesi içermemektedir. Bu yazı dolayısıyla okuyucularda oluşabilecek sağlık sorunlarından Habit Gıda AŞ hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Okuyucular bu yazının içeriğiyle ilgili kendi sağlık durumlarına göre doktorlarına danışmadan herhangi bir eylemde bulunmamalıdır. Sağlığınızla ilgili her türlü konuda doktorunuza danışmanız gerekmektedir.
Genişleyen Bel Çevresi Sağlığımızı Tehdit Ediyor*
Umarım bu yazıyı bir simit veya daha kötüsü donut yerken okumuyorsunuzdur. Son elli yıla baktığımızda, sağlığımızla alakalı belki de en tuhaf ironiyle karşı karşıya olduğumuzu göreceğiz: Çok sayıda ölüme yol açan sigara kullanımı azalırken obezite hızla artıyor.
Bir taraftan milyonlarca kişinin sigarayı bırakmasıyla kansere bağlı ölümler engelleniyor, diğer tarafta bel genişliğini dengede tutamayan çok sayıda insan risk altında kalıyor.
Günümüzde obezite ve sigara kullanımı, önlenebilir ölüm nedenleri arasında hala ilk sırada yer alıyor.
1000’in üzerinde araştırmayı inceleyen Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ve Hastalık Korunma ve Kontrol Merkezleri (CDC), özellikle gençlerde oluşan kanser türleriyle aşırı kilo ve obezite arasında doğrudan bir ilişki olduğunu belirtiyor.
Yemek borusu, karaciğer, safra kesesi, kolon ve rektum, mide, pankreas, rahim ve yumurtalık kanseri, böbrek ve tiroit kanserleri ile menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri, menenjiyom ve çoklu miyelom bu kanser türleri arasında. Bu tür vakalarda, artan erken tarama ve prekanseröz poliplerin alınması sayesinde yalnızca kalın bağırsak kanserinde azalma görülmüştür.
Araştırmalar, birçok vakada aşırı kilo ile kanser arasındaki doğrudan ilişkiye işaret ediyor. Başka bir deyişle, ne kadar çok kilo alıyorsanız, kansere yakalanma ihtimaliniz de o kadar artıyor.
CDC’nin Ekim ayı raporuna göre, 2005 ila 2014 yılları arasında aşırı kilo ve obeziteye bağlı kanser vakalarında 20-49 yaş aralığındaki kişilerde yıllık yüzde 1.4’lük bir artış görülürken, bu oran 50-64 yaş arasında yüzde 0.4 oranında seyretmekte.
CDC uzmanlarının JAMA tıp dergisindeki raporlarına göre, 65 yaş altında görülen kanser vakalarının yarıdan fazlası doğrudan obezite ve aşırı kilo ile ilişkilidir. Ayrıca, uzmanlar çocuk, ergen ve yetişkinlerde görülen aşırı kilo ve obezite artışının Amerikan halkında kiloya bağlı kanser hastalıkları ve ölümlerinde de ciddi artışa yol açacağını öngörüyorlar.
Bu nedenle, uzmanlar çocuk ve yetişkinlerin tedavisini üstlenen doktorları işlerinde gerekli özeni göstermeye, hastalarının vücut kitle indeks ölçümlerinde dikkatli olmaya ve onlara kilo verme konusunda daha fazla zaman ayırmaya davet ediyor. Bu şartlarda, Amerikalıların bel çevresindeki yağlanmayı kontrol altında tutmak için yapılan halk sağlığı çalışmalarının maliyeti sağlık, yaşam ve ekonomi alanında yapılan tasarrufları çoktan aşacak gibi duruyor.
Elbette, bu ve benzeri çabalar, sadece kansere bağlı gelişen hastalık ve ölümlerin engellemeyecek. Aşırı kilo ve obezite aynı zamanda Tip-2 diyabet, kalp hastalığı ve çarpıntısı, hipertansiyon, kireçlenme, gut hastalığı, safra kesesi rahatsızlığı, uyku apnesi ve astım gibi solunum hastalıkları için de büyük bir risk faktörü.
Ancak, kilo ölçüm ve danışmanlık masrafları tamamen sağlık sigortası tarafından karşılandığında bile, bunların çok az yapıldığı görülmektedir. 2011 yılının Kasım ayında Obama yönetimi yaşlılar için çıkardığı devlet sağlık sigortasıyla (Medicare), obez yaşlılara kilo vermede ücretsiz danışmanlık hizmeti sundu. Hala geçerli olan bu sosyal yardımdan vücut kitle indeksi 30 ve üzerinde olan kimselerin ortalama %30’u faydalanabildi.
Fakat, Medicare’dan ilk üç yıl içinde yalnızca 120,000 yaşlı hasta faydalanabildi. Bu da söz konusu yardım kapsamındaki kişilerin %1’den daha azına tekabül ediyor. Bu vahim durumu uzmanlar kaçırılmış bir fırsat olarak görüyorlar.
Söz konusu ücretsiz sigorta, ilk ay için haftalık danışmanlık hizmeti, 2 ve 6 ay arasında haftalık danışmanlık seansları ve devam eden süreçte 6. ay itibariyle en az ortalama 3 kilo verenler için ekstra altı aylık seanslar sunuyor. Ayrıca, ilk altı aylık süreçte hedefe ulaşamayan katılımcılardan vücut kitle indeksi 30 ve üzeri olanlara sınırsız hizmet imkânı sunuluyor.
Aşırı kilo sorunu olanlar arasında birçok kez deneyip kilo veremeyen ve kilo verme konusunda inancını kaybedenler de bulunuyor elbette. Her ne kadar ümitleirni yitirseler de azmederek ve sabrederek bu döngüden çıkabileceklerine inanıyorlar. Onlar için güzel bir örnek verelim: Sigarayı bırakanların çoğu ancak 8 ila 30 deneme sonunda başarılı olabilmişlerdir.
Kilo vermedeki başarısızlıktan en az hastalar kadar sağlık uzmanları da sorumlu. Çoğu pratisyen hekim, hastalarına kilo vermede yardımcı olacak derecede yeterli eğitime sahip değil. Bazı doktorlar ise yalnızca kilo vermeye odaklanmaları halinde hastalarının tedaviyi yarıda keseceklerinden endişe ediyorlar. Çoğu hasta ise sağlık uzmanlarının kilo problemlerine yönelik takındığı negatif tutum nedeniyle kendini tedaviye kapatıyor.
Yale Üniversitesi, Beslenme Politikası ve Obezite Merkezi’ndeki araştırmacıların yürüttüğü online ankete göre, insanlar doktorların kullandığı “obez”, “şişman” ve “aşırı obez” gibi terimleri yaftalayıcı ve suçlayıcı bir dil olarak algılıyorlar. Kilolarıyla alakalı bu hisse kapılmaları halinde her beş katılımcıdan en az birisi tedaviye devam etmeyeceğini ve %21’lik kısmı ise yeni bir doktora başvuracağını ifade ediyor.
Medicare seçeneğini bir kenera koyarsak, kilo problemlerinden yaşlanmadan kurtulmak gerekiyor. Harvard Halk Sağlığı Okulu’ndaki araştırmacıların JAMA dergisinin Temmuz sayısında yayımladıkları araştırmada, yaşları 18 ila 55 arasında değişen kadınların %23’ünün; erkeklerin ise % 13’ünün ortalama 20 kilo aldığı kaydedilmiştir. CDC’den Dr. H. Dietz ise kadın ve erkeklerde obeziteye bağlı gelişen kanser vakalarının yetişkinlik döneminde alınan kilolarla ilişkili olduğunu belirtiyor. Ayrıca Dietz, gençlere yönelik obezite kontrol ve önleme çalışmalarına öncelik verilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Bununla birlikte, Dr. Dietz, obezitenin görülme sıklığının 6 ila 11 yaşları arasındaki çocuklarda %17, yaşları 20 ila 29 arasında değişen genç erişkinlerde ise %34 oranına vararak bunun ikiye katlandığına dikkat çekiyor.
Peki neden çoğu Amerikan genci aşırı kilolu? Bunun altında yalnızca yüksek kalorili atıştırmalıklar, yaygın fast food tüketimi veya okulda ve dışarıda fiziksel aktivitenin yetersiz olması yatmıyor elbette. Asıl sorun, bebeğin sütten kesilmesi ve katı mamaya geçmesiyle birlikte başlıyor. Anne, baba ve bakıcıların hatası, çoğu zaman bebekleri avutmak amacıyla onlara sürekli atıştırmalık bir şeyler vermeleri ve onları hayatları boyunca ‘yiyerek mutlu olacakları’ yanılgısına düşürmeleridir.
Maalesef, çoğumuz için tehlike kapıda! Kanser ve buna bağlı ölümler bizler için hiç de uzak ihtimal değil.
*Bu yazı, the New York Times’dan alınarak Türkçe’ye çevrilmiştir.