Gripli Beyin: Grip Virüsünün Merkezi Sinir Sistemi Üzerindeki Etkileri*
Evet, gripli beyin diye bir şey var. Bu virüs, gerçekten beyni de etkiliyor. Özellikle sonbahar aylarında, herkes gripten korunma yollarını arıyor. Dışarda öksürdüğünüzde, hapşırdığınızda ya da burnunuzu çektiğinizde etrafınızdakilerin ters bakışlarına yakalanmamak mümkün değil. Herkes gripten vebalı görmüş gibi kaçıyor.
Gribin hemen hemen tüm belirtilerini hepimiz biliyoruz. Peki ya, bu virüslerin vücudunuzda, özellikle de beyninizde yol açacağı hasarın farkında mısınız? 2018 yılındaki grip vakaları geçen yıllara nazaran daha inatçı olduğundan, bu konuda daha da önem kazanmış durumda. Evet, yeni bir bilgiyle daha karşı karşıyayız
Soğuk Algınlığı ve Grip: Temel Semptomlar ve ‘Gripli Beyin’
Soğuk algınlığı ve grip durumlarında enfeksiyonun sebebi genellikle bilinmiyor. Aklınızdan bir sürü şey geçiyor değil mi? Acabalar… İş yerindeki kapı kolu mesela?.. Bunları hepimizin yakından bildiği belirtiler takip ediyor. Öksürme, boğaz ağrısı, bilinç bulanıklığı, huysuzluk, yorgunluk, burun tıkanıklığı ve ağrılar. Bunların tümü hastalık davranışı olarak biliniyor. Soğuk algınlığı ve grip belirtileri genelde birlikte değerlendirilse de ikisi arasında bariz farklılıklar olduğunu söylemek mümkün.
Soğuk algınlığı ve grip virüsleri yorgunluk/ halsizlik, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz ağrısı, ağrı ve öksürüğe yol açıyor. Ancak grip virüsü ateş, baş ağrısı, bitkinlik ve vücudun her yerine yayılan ağrı ve sızılarla soğuk algınlığından ayrılıyor.
Yere uzandınız, parmağınızı oynatacak takatiniz kalmadı veya beyninizde bir bulanıklık hissi oluştu. Ve kafamın içinde neler oluyor diye endişelenmeye başladınız. İşte tam da burada, “gripli beyin” dediğimiz şey devreye giriyor.
Gripli Beyin Nedir?
Bir virüsün beyniniz üzerindeki etkilerini anlamanız için öncelikle bağışıklık sisteminizin bir patojen (hastalık mikrobu) ile karşılaştığında verdiği tepkiyi bilmeniz gerekiyor. Vücudumuz herhangi bir ‘yabancı madde’ algıladığında bağışıklık sistemi alarma geçerek hemen aktif hale geliyor. Vücudumuzun savunma mekanizması olan bağışıklık sistemi, enfeksiyon veya patojenleri kontrol altına alarak bunların vücudumuza vereceği hasarı engelliyor.
İşgal: Virüs ilk olarak çoğaldıkça bağışıklık sistemi tarafından fark edilmemek ve hayatta kalabilmek için konak hücrelere saldırıyor. Ancak, vücudumuz virüsün bu küçük oyununa gelmiyor. Çünkü virüse karşı hücrelerin herhangi bir hücrenin doğru şekilde işleyip işlemediğini gösteren bir sistemi bulunuyor.
Bir grup molekül (sınıf 1, majör histokompatibilite Kompleks, MHC) kendi parçalarını hücre içinden hücre yüzeyine doğru götürüyor. Virüs ile enfekte olmuş hücreler bahsettiğimiz sınıf 1 hücreler ve virüsten birtakım parçalarla birlikte hücre yüzeyinde görülüyor. Bu da hastalık mikroplarının vücuttan atılması için gerekli olan bir dizi olayı başlatıyor. Hücre yüzeyinde kısmen görünen virüsle birlikte, konak hücre interferon salgılayarak veya proteinlere sinyal göndererek yakındaki hücrelerin dikkatini de virüse çekiyor.
Tanıma ve Savunma: Bağışıklık sisteminde yabancı nesneleri bulmak ve yok etmek amacıyla adeta devriye gezen farklı farklı beyaz kan hücreleri bulunuyor. T hücreleri, doğal katil hücreleri, makrofajlar, monositler ve mast hücrelerini bunlar arasında saymak mümkün.
Doğal katil hücreler, düşük seviyelerde MHC sınıf 1 moleküllere sahip virüsün enfekte ettiği hücreleri bularak hücre ölümünü gerçekleştirmek için daha fazla madde salgılıyor. Aynı zamanda, t hücrelerinin özel bir türü de hücre yüzeyinde görünen virüsün bir kısmını algılayarak viral olarak enfekte olmuş virüsü belirlemeye yardımcı oluyor. Ardından, enfekte olmuş hücreyi öldürmek için gerekli maddeleri salgılıyor.
Virüsün tanımlanmasının ardından, sitosidal T hücreleri dediğimiz bu hücreler, sitokin sentezi ve salınımında görev alıyor. Pro-inflamatuar vazifesi gören bu antikor proteinleri bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesine ve düzenlenmesine katkıda bulunuyor. Bu sayede, hücre reseptörleri bir dizi hücre içi sinyaller üreterek gen ifadesinde ve hücresel fonksiyonlarda değişikliğe yol açıyor. (1)
Bağışıklık Tepkisi ve Beyin: Soğuk algınlığı ve grip belirtilerini aslında bağışıklık sisteminin viral enfeksiyona karşı fiziksel yanıtları olarak görmek mümkün. Ateş ve yorgunluk gibi belirtilere ilaveten iştah kaybı, motivasyon eksikliği, psiko-motor fonksiyon ve konsantrasyonda azalma gibi semptomların tümünün beynin farklı bölgelerinde sitokinlerin salgılanmasıyla ilgili olduğu görülüyor.
Nörotransmitterler: Gribin beyni etkilemesi halinde, nörotransmitterlere büyük bir görev düşüyor. Merkezi sinir sistemindeki bağışıklık tepkisinin bazı transmitter ve öncülerin sentezinde etkisi oldukça fazla. Bu transmitter ve öncüler arasında serotonin, dopamin, noradrenalin, kolin ve glutamatı saymak mümkün.
Dopamin ve serotonin düzeyindeki düşüklük, öğrenme ve hafızayı etkilediği gibi kişinin kendini kötü ve üzgün hissetmesine yol açıyor. Noradrenalin düşüklüğü reaksiyon göstermede yavaşlamaya yol açarken, kolin yeni bilgi öğrenme yeteneğini etkiliyor. Glutamat eksikliği ise etkisini daha çok kaslarda gösteriyor.
Bu nörotransmitterlardaki azalma aynı zamanda beynin bazı bölgelerindeki nöral devreleri de etkiliyor. Bazal gangliyon, arterior singulat kabuğu, amigdal ve hipokampüs beynin etkilenen bölgelerden bazıları. Bu bölgeler ise daha çok motor aktivite, motivasyon, endişe, uyarılma, korku ve hafıza ile ilişkilendiriliyor. (3)
Hipotalamus: Vücut sıcaklığı, açlık, susuzluk ve diğer otonom fonksiyonları düzenleyen hipotalamus bölgesindeki sitokin salınımı vücudun virüsten korunması için homeostatik fonksiyonlarda bir takım değişikliğe yol açıyor. Genellikle bu değişiklikler, vücut sıcaklığında artış, ateş, fazla uyuma isteği ve iştah kaybı olarak kendini gösteriyor. (4)
Ateş, vücudun viral çoğalmaya elverişli ortamın oluşmaması için verdiği bir tepki olarak biliniyor. Fazla uyuma isteği ise vücudun uyanıkken gerçekleştireceği görevler yerine enerjisini virüsle savaşmaya harcamasını sağlıyor.
Biliş: Beynin virüsten etkilenmesi halinde, pro-inflamatuar bağışıklık tepkisinin etkileri daha çok zihinsel süreçlerde yavaşlama, öğrenmede güçlük ve depresif bir ruh hali olarak gözlemleniyor. Alkol kullanımı veya uyku yoksunluğu gibi mevsimsel hastalıklar da reaksiyon verme ve yeni bilgiyi depolama yeteneğini azaltıyor. (6)
198 sağlıklı kadın ve erkekten oluşan bir çalışma biliş testi için referans alınıyor. Birkaç ay sonra, katılımcıların üçte biri soğuk algınlığı geçiriyor ve tekrar teste tabi tutuluyor. Sağlıklı bireyler burada kontrol grubunu oluşturuyor. Daha evvelki referans skoruyla kıyaslandığında, baş nezlesi geçiren kimselerde yeni şeyler öğrenme, sözel mantık yürütme ve eski bilgiyi hatırlama gibi fonksiyonlarda yavaşlama gözlemleniyor. (7)
Bilişsel bozukluk diğer semptomlardan 24 ila 48 saat arasında daha erken başlıyor. Öksürük ve hapşırmanın kesilmesinin ardından birkaç gün daha devam edebiliyor. Gribe bağlı görülen bozuklukların etkisi birkaç hafta sürebiliyor.
2012 yılında yapılan bir başka çalışmada, 25 öğrenci iki farklı durumda temsili bir direksiyon sınavına tabi tutuluyor. İlk etapta, 15 öğrenci baş nezlesi geçirirken, ikinci etapta olmuyor. Sonuçlar özellikle beklenmedik olaylardaki reaksiyon zamanında bir bozukluğa işaret ederken, bazı sürüş becerilerinin düzeltilemediği ortaya çıkıyor. (9)
Bu çalışmalar, bağışıklık sistemi, nörolojik ve psikolojik sistemde mevsimsel hastalılara bağlı bilişsel bozukluklara yol açan başlıca etkenin inlflamasyon olduğunu ortaya koyuyor.
Gripli Beyin: Önlem ve Koruma
Üzülerek söylemeliyim ki vücudunuz herhangi bir enfeksiyonla savaşırken yapacak çok fazla bir şey yok aslında. Yine de nekahet döneminde vücudunuzu rahatlatacak ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak yollar var.
- Pozitif düşüncenin gücüne inanın! Araştırmalar pozitif bakış açısına sahip olmanın mevsimsel hastalıklara karşı koruyucu bir kalkan olduğunu ve semptomların yoğunluğunu azaltmada işe yaradığını ortaya koyuyor. Buna karşılık, stres kortizol (stres hormonu) salınımını tetikleyerek vücudunuzun hastalıklara karşı savunmasız olmasına yol açıyor. (10)
- Uyku. Gripten korunmak istiyorsanız uyku yoksunluğunu hayatınızdan çıkarmanız şart. Daha evvel de dediğimiz gibi, düzenli uyku bedeninizin tüm enerjisiyle virüsle savaşmasını sağlarken aynı zamanda beyin hücreleri arasında konaklayan istenmeyen maddelerin de atılmasına yardımcı oluyor.
- Kafein Alımınızı Gözden Geçirin. 2014 yılında yapılan bir çalışma kafeinin uyarıcı, anti-inflamatuar ve analjezik (ibuprofen) gibi olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Bu çalışmada, katılımcılara 200 miligram ibuprofen ve 100 miligram kafein veya yalnızca 200 miligram ibuprofen ve tek başına 100 miligramlık kafein veya bir plasebo (ilaçmış gibi verilen tesirsiz madde) veriliyor. Gruplar 3 saatlik süreçte ikişer kez test ediliyor. Kafein ve ibuprofen grubunun tepki sürelerinde büyük bir gelişme göze çarpıyor. Açıkçası ben pek ibuprofen kullanımından yana değilim. Zaten çalışma kafeinin de tek başına etkili olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla şunu söylemek mümkün, eğer kahve sindiriminde bir problem yaşamıyorsanız mevsimsel hastalığınız boyunca bir fincan kahve sizi kendinize getirecektir. (11)
- Griple mücadelede uçucu yağlardan kullanın. Mevsimsel hastalığınız süresince soğuk algınlığı, grip vb. rahatsızlıklar için tavsiye ettiğimiz faydalı yağlar için buraya tıklayın.
Özetle;
- Soğuk algınlığı ve grip gibi mevsimsel hastalıklar vücudun bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Bu sayede, vücudumuz hastalık mikroplarını kontrol altında tutmak için sitokinler olarak bilinen bir dizi bağışıklık proteini salgılıyor.
- Bu bağışıklık tepkisi, beyni ve merkezi sinir sistemini büyük ölçüde etkiliyor.
- Nörotransmitter fonksiyonlar devre dışı kaldığından, kas ağrısından bilinç bulanıklığına ve depresyon bulgularına kadar birçok problem ortaya çıkıyor.
- Soğuk algınlığı birkaç günlüğüne bilişsel fonksiyonlarda bozukluğa yol açarken, gribin neden olduğu bilişsel bozukluklar haftalarca sürebiliyor.
- Virüs kaynaklı inflamasyonlar bağışıklık, nörolojik ve psikolojik sistemleri soğuk algınlığı ve grip dönemlerinde etkiliyor.
* Bu makale, Dr. Axe- Food is Medicine sitesinden alınarak Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
*Bu yazı, Dr Axe, Food is Medicine adlı siteden alınıp tercüme edilmiştir. Bu yazının içeriğiyle ilgili Habit Gıda AŞ’nin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. bu yazı sadece bilgilendirme amaçlı olup, İngilizceden Türkeye çevrilmiş olup, hiçbir şekilde sağlık tavsiyesi içermemektedir. Bu yazı dolayısıyla okuyucularda oluşabilecek sağlık sorunlarından Habit Gıda AŞ hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Okuyucular bu yazının içeriğiyle ilgili kendi sağlık durumlarına göre doktorlarına danışmadan herhangi bir eylemde bulunmamalıdır. Sağlığınızla ilgili her türlü konuda doktorunuza danışmanız gerekmektedir.